Bir sabah okula giderken Babama rastladım. Her zaman bizden önce işe giderdi ve biz onu sabahları görmezdik. Arabasına binmişti ve hava soğuk olduğu için arabasının ön camlarında ki buzları temizliyordu. Beni görünce gülümsedi. “Hayırlı sabahlar” dedim. “Sana da evladım. Allah zihin açıklığı versin”, dedi. Almanya da kış her zamanki gibi çok soğuktu yine. Birden “bekle bir dakika “, dedi ve gitti arabasında ki azık çantasından bir elma çıkardı. Annem iş yerin de yesin diye koymuş onu çantasına. Hemen belinde ki bir tomar anahtar askısından çakısını çıkarıp elmayı ortadan ikiye kesti ve yarısını bana uzattı. Ben almak istemeyince “Küserim ama almazsan“ dedi. Ben zaten çok utangaç bir çocuktum. Birde Babamın elmasını benim için ortadan kesmesine çok üzülmüştüm, sanki onun rızkına ortak oluyormuşum gibi hissetmiştim kendimi. Babam benim utandığımı anladı ve “Yarım elma, gönül alma” dedi. Ne demek olduğunu anlamamıştım o küçük yaşım da. Ama Elma hiç sevmememe rağmen, Babamı üzmemek için mecburen aldım. Elma buz gibiydi. Okula gidene kadar hem yürüdüm hem de o soğuk ve gölge gibi loş ve ışıksız hava da yarım elmayı yedim. Parmaklarım üşümüştü ama içim ısınmıştı. Bazı şeyler maalesef parayla satın alınamıyor. Şimdi düşünüyorum ve üzülüyorum. Keşke Babama teşekkür edip, sarılıp öpseydim diyorum. Ama maalesef 10 yaşındayken hayat sanki daha çok uzunmuş gibi gelmişti bana. Babamın bir gün öleceğini düşünememiştim doğrusu. Şimdi Babamı istesem de sarılıp öpemem. Gerçi hiç unutmuş değilim kendisini! Her namazımın arkasından dualarımı gönderiyorum ruhuna. Umarım onun da ruhu ferahlar dualar hürmetine.
Tıpkı “Yarım Elma, gönül alma” misali.
F.A.G.
#FatmaAfifeGürsoy#Yarım-Elma