Mittwoch, 13. Mai 2015
21 Mayıs 2009, Perşembe / ZIVER ERMIŞ – KÖLN,
Fatma Afife Gürsoy’un suya resim çizdiğini duyan Alman sanat uzmanları, “Ne, suya resim mi çiziyorsunuz? Hiç böyle şey duymadık” diye tepki vermiş.
O, aslında baraj bölümü mezunu bir inşaat mühendisi olsa da baraj kurmuyor, resim çiziyor suya. Çünkü onun sanat ruhu mühendisliğini bastırmış. Suya baraj yapmayı değil, suya resim çizmeyi, yazı yazmayı seçmiş. Suya ancak gerçek sanatçılar resim çizebilir” diyor ebru sanatçısı Fatma Afife Gürsoy. Onun suya resim çizdiğini duyan Alman sanat uzmanları, “Ne, suya resim mi çiziyorsunuz? Hiç böyle şey duymadık” diye tepki vermiş. Ancak onun yaptığı ebruları görünce, ona sergi açtırma ve sanatçılar ansiklopedisine girme yolunu açmış Alman sanat uzmanları.
Fatma Afife Gürsoy yıllar önce İstanbul’da ebru hocası Eda Funda Özkan’dan ebru dersleri alarak başlamış Fatma Gürsoy’un ebru macerası. Geçtiğimiz yıl eserlerini Köln’deki Yunus Emre Kültür Akademisi’nde (YEK) sergileyince hem Alman medyasının hem de Alman sanat severlerin dikkatini çekmiş sanatçı Gürsoy. Ebru taploları için teklif üstüne teklif almış. Ancak o, “Ben o satmak için yapmadım. Onlar benim çocuklarım gibi. Onları ancak engellilerin yararına değerlendirebilirim” diyor. DİTİB’de ebru kursları da veren Gürsoy’un ansiklopediye uzanan hikayesi ise gazetedeki bir ilanla başlamış. “Bir gün, Almanya’nın Rhein-Erft-Kreis bölge yönetiminin verdiği bir ilan gördük gazetede. Bölgedeki sanatçıların bir lugati, bir ansiklopedisi hazırlanacakmış. Ben, “Buraya başvuracak sanatçılar arasında mutlaka hiç ebrucu yoktur, bu kadar önemli bir sanat yazık ki Almanya’da temsil edilmiyor” dedim. Eşim, “Sen katılsana” diye çok ısrar etti. Onun ısrarına dayanamayarak sürenin dolmasına iki gün kala, 10 eserimin fotoğrafı ve bu sanatı neden icra ettiğimi anlatan yazı ile birlikte başvurdum. 800 sanatçı başvurmuş ve bunların arasından kayda değer bulunan 200 sanatçının arasından seçilen 36 sanatçıdan biri ben oldum. 800 kişi arasından ebruyla başvuran başka bir sanatçı olmamış. Ertesi sabah beni aradılar, “Suyun üstünde resim mi yapıyorsunuz? Hiç duymadık” dediler. Bu önemli bir Osmanlı sanatı dedim. Neden yapıyorsunuz dediler, ben de; ben inşaat mühendisliğinde baraj bölümü okudum. Suda baraj yerine resim yapıldığını öğrenince bu sanata tutuldum dedim. Adam suya resim yapıldığı konusunda bana inanmadı ve “Ben bunu araştıracağm” dedi. Araştırmış ve “Ben buna bayıldım dedi” diyor. Kendisinin geleneksel Osmanlı ebrusunu aynen uygulamayıp yeni şeyler katmayı sevdiğini belirten Gürsoy, “Ben kökene bağlı kalıp ebruya yeni şeyler katmayı seviyorum” diyor. Gönderdiği eserler arasında Almanya’daki Türklerden birinci nesilden çok farklı olan üçüncü nesli ve engellileri temsil eden ebrular olduğunu bildiren Fatma Gürsoy, “Örneğin engellileri temsil eden lalelerden ortada olanının dalı yoktu ve o engellileri temsil ediyordu. Buna bir de açıklama yazdım. Siz de insanın insan olduğuna bakın, eksikliklerine değil dedim. Bunlar çok beğenilmiş ve bu şekilde iki aşamalı elemede 800 kişi arasından 200’e, oradanda seçilen 36 kişi arasına girmişim” diyor
Bu sanatı inceleyen Alman sanat uzmanlarının bunu çok beğendiğini ve enteresan bulduğunu kaydeden Gürsoy, “Biz bu sanatı çok beğendik. Bu güne kadar hiç tanımyorduk. Bu sanatı bizim gibi tanımayan bir çok kişi var. Lütfen Brauweiler Schloss sarayında 13-14 ve 15 Ağustos’ta eserlerinizi sergilerken sanatınızı da icra ederek gösterirmisiniz? Dediler. Oraya 15 bin sanat sever gelecekmiş. Ben de orada sergi ve gösteri yapacağım” diyor. Babasının kendilerini Osmanlı kültürüne göre yetiştirdiğinin altını çizen sanatçı Fatma Afife Gürsoy, “Bu benim sanatım değil, Osmanlı sanatı. Ancak bütün bunlarla ben vazifemi yapmış olurum diye düşünüyorum. Önce katalog hazırlanıp sergi düzenlenecek. Sonra da ilk kez hazırlanacak olan sanatçılar ansiklopedisine gireceğiz. Allah’a şükür ki; Müslümanlığımın ve Türklüğümün bir vazifesini yerine getirmiş olacağım. Ben Kültür Ataşeliğimizin olmamasına çok şaşırdım. Şeref duyulacak bir kültürümüz var ama bunu tanıtmıyorsak bu bizim kendi suçumuz. Başkasına özenmeye hiç ihtiyacımız yok; hat, ebru, çini, nakkaş sanatlarımız var. Bunları Almanlar hiç tanımıyor. Bakın katılacağımız sanat festivalinin 21.’si yapılacak, adam ebruyu hiç duymamış. Avrupa’daki Türklerin asimile olmaması için de kendi kültür ve sanatını tanıması çok önemli” diyor. “Eserlerimi satarsam hayır işleri için satarım. Özellikle engellilere yönelik şeyler için” diyen Gürsoy, engelliler için bir sergi düzenlemeyi planlıyor. Gürsoy, “Ansiklopediye de girince sorumluluğum daha da artacak. Oturduğum kent Bergheim’da, 13 Haziran’da düzenlenecek olan Kültürler Sofrası adlı festivalde de ebruyu tanıtacağım. Ecdadımızdan bize kalan sanat mirasını başkalarına tanıtmak bizim için büyük bir yükümlülük. Bergheim’da Yabancılar Komisyonu üyesiyim ve orada da kültürümüzü tanıtmaya çabalıyorum” diyor.sak bu bizim kendi suçumuz. Başkasına özenmeye hiç ihtiyacımız yok; hat, ebru, çini, nakkaş sanatlarımız var. Bunları Almanlar hiç tanımıyor. Bakın katılacağımız sanat festivalinin 21.’si yapılacak, adam ebruyu hiç duymamış. Avrupa’daki Türklerin asimile olmaması için de kendi kültür ve sanatını tanıması çok önemli” diyor. “Eserlerimi satarsam hayır işleri için satarım. Özellikle engellilere yönelik şeyler için” diyen Gürsoy, engelliler için bir sergi düzenlemeyi planlıyor. Gürsoy, “Ansiklopediye de girince sorumluluğum daha da artacak. Oturduğum kent Bergheim’da, 13 Haziran’da düzenlenecek olan Kültürler Sofrası adlı festivalde de ebruyu tanıtacağım. Ecdadımızdan bize kalan sanat mirasını başkalarına tanıtmak bizim için büyük bir yükümlülük. Bergheim’da Yabancılar Komisyonu üyesiyim ve orada da kültürümüzü tanıtmaya çabalıyorum” diyor.
ZIVER ERMIŞ – KÖLN,