Su ne kadar güzel bir madde değil mi?
Elini deydirdiğinde tüm vücuduna bir serinlik veriyor ve sanki tüm kötü enerjileri üzerinden alıyor insanın.
Sabah namazına kalkınca güzel olan şey, gece uykuyla dinlenmiş beynini abdest alarak canlandırmak oluyor.
Hem uzuvlarını yıkayıp temizlemiş, hemde başlayan gün için kan dolaşımını hızlandırmış oluyoruz.
Avrupalılar şimdi bize hijyenden, temizlikten, steriliteden felan hava atıyorlar ya, onlar önce popolarını yıkamayı öğrensinler.
Gerçi bizim Türkler’de artık Avrupaya özendiği için popo yıkamayı terkedip, kağıt kullanmaya başladılar ya, Bravo!
Biz Almanyaya geldiğimiz senelerde banyoları dahi yoktu çoğu evin.
Haftada bir, belki vücutlarını yıkıyorlardı bu insanlar. Eşimin bir Alman arkadaşı anlattı. 8 kardeşlermiş ve evlerinde kocaman bir bira fıçısı varmış ve önce babası girer onun içinde yıkanırmış sonra annesi ve daha sonra çocuklar sırayla aynı birikmiş suda yıkanıyorlarmış ve bu arkadaş evin en küçük olduğu için en pis suda yıkanırmış.
Adam hala yaşıyor, vebadan ölmemiş yani!
Hala bugün olmuş, Almanlar ya sadece başlarını yıkarlar veya bedenlerini yıkarlar.
Neden? Çünkü fön yaptığı saçları bozulmasın diye.
Hele Kilisenin banyo yapmayı yasakladığı seneleri biliyormusunuz?
Müslüman alimler Mikroskopu bulmuşlar ve sudaki mikropları keşfetmişler ve kilise bunu görünce, suda canlıların var olduğu için „hastalık var suda“ diye yıkanmayı yasaklamış.Sadece Yılbaşından yılbaşına yıkanıp temizlenirlermiş.
O devirde çoğu insan zaten kara vebadan ölmüşler.
O Rokoko zamanında kabarık etekli kadınların kokusunu bastırmak için esans kullandıklarını okuyunca, onları çıplak tasavvur edemiyorum doğrusu.
Ay o eteği birde tuvalete giderken kaldıran kızlar varmış. Kadın defi ihtiyacını yapsın diye.
İşi bitince kalkarlarmış popolarını hiç bir şekil temizlemeden.
Ben en çok o kızlara acıdım.
Pis kadınların kokusuna nasıl dayanırlarmış derken aklıma geldi yahu hanımı böyleyse yamağı nasıl kokardi acaba?Kokuları bu yüz yıla kadar burnuma gelmiş gibi miğdem bulandı.
Kafalarında olan takma saçları var ya!
Onlarda kirli yağlı saçlarını kapatmak için icad olmuş.
ve o peruklarıda yıkamaz üzerine pudra dökerlermiş. Onun için tarihi filimlerde genç
insanlarda dahi kafalarında beyaz peruka vardır.
Hani kadınlar ellerinde yelpazelerle geziyor ya!
O da çürük dişleri gülerken görünmesin ve ağız kokusu dağılmasın diye kulanılırmış!
Hiç dikkat ettiniz mi bilmem peruklarının yanından bir hayvan kuyruğu sarkıyor tam kulağının arkasından. Filimlerde veya eski resimlerde dikkat ederseniz görürsünüz.
İşte o tüylü kuyruğun içine, kana batırılmış pamuk koyup, kuyruğun iç üst kısmınada bal sürerlermiş ki, kafalarındaki bitler kan kokusuna gidip, o kuyruğun içine girip karnını doyurduktan sonra bal’a yapışıp kıpırdayamadan ölsünler diye.
Bu Kosmetik eğitimi ile ilgili okuduğum kitabı aslında Türkçeye çevirmek isterim.
İsmide şöyle olur!
„Bitli ve çakıldaklı Avrupa“
Şükredelim o devirde avrupada yaşamamışız .
Haa birde topuklu takunyayı avrupalılar keşfetmiş.
Kovaya pisleyip pencereden yola döktükleri için yoldan geçenler topuklu takunyayla yürürlermiş ki ayaklarına pislik bulaşmasın diye.
Şimdi söyleyin „çakıldaklı Avrupaya“ özenenler!Bizim dinimiz kadar temizliğe önem veren bir din var mı?Dindarları veya Dindar geçinenlerin pisliğini, bana anlatmaya kalkmayın sakın.Ruhu pis olanı 10 kalıp sabunlu su dahi temizleyemez,biliyorum.O Pislik habis kulların pisliği!Onu ancak teneşir paklar!Ben su ile bertaraf edilen pislikten bahsediyorum.Benim dinim Temizdir.5 vakit namaz için abdest alınır.Duamızın en hası da bir bardak su ikram edenedir!„Su gibi Aziz ol“ denir.Elhamdulillah ki Müslümanım.F.A.G.