„Ben sana denize açılma demiyorum.
Açılacak olursan tufana bile katlan, diyorum“
demiş Aşık!
Ama insan olarak yüzme bilsek dahi, derin sular da boğulabileceğimiz aklımıza dahi gelmiyor maalesef.
Suyun sıcak havada ki serinliğine ve ferahlatıcı özelliğine müptelayız ve buda hoşumuza gidiyor.
Açıktan koyuya giden maviliğine aşık oluyor ve gökyüzünün suda yansımasın da kendimizi derin suyun içindeyken göklere çıkmışız gibi hissediyoruz.
Gök kubbenin, yerleri ayna gibi örten su ile buluşmasını yaşıyor gibiyiz sanki beraberce .
Suda ki dalğaların sesi ve kulağımıza yankı yapan, denizin içinden gelen sesler ise hem güven hissi veriyor içimize, hem de merakımızı uyarıyor ve dalgalar bizi beşşik gibi sallarken,
Annemizin karnında ki halimizi hatırlatıyor ve huzurlu bir dönemi yaşattığını hissediyoruz, belkide bize.
Bu sarhoşlukla, bu duygularımızın ayuka çıkmış haliyle, derinlere açıldığımızın farkına dahi varamıyoruz o mest olmuş anımız da.
Güneş üzerimiz de, bizi ve suyu ısıtırken, hiç aklımıza, havanın birden bozabileceği ve bir an da fırtına çıkabileceği gelmiyor nedense!
Önemli olan kıyıdan ne kadar uzaklaşmış olduğumuzu fark etmemiz aslında.
Öyle bir fırtına da geri sahile yetişecek kuvvetimiz kalacak mı bakalım.
Yoksa en küçük fırtına da boğulmaya adaymıyız.
Kaldı ki Aşığın deği gibi Tufana dahi katlanmaya gücümüz var mı!
Boyundan derin suya girme dememişmiydi geçmişte hiç kimse sana!
F.A.G
27.11.2016