„Sakın bilmediğin Kapıları merak edipte açmayasın!
İçeri hele hiç girmeyesin!
İçeride görebileceğin
seni şaşırtabilir ve içerden belki birdaha çıkamazsın.
Kapı belki üzerine kapanır, belkide çıkarsın ama o kapıyı bir daha kapatamazsın.
Pişman olursun sonunda ama zamanı geri çeviremezsin!“,
derdi rahmetli Babam bana.
Sana hak vermemek olur mu Babacığım!
Sen ölünce, ben senin ardında bıraktığın tüm kapıları dahi kapattım!
Ama bir mavi kapı kendiliğinden açıldı hiç ummadığım bir an da, hiç beklemediğim bir mekan da.
Ben merakımı yenemedim ve sen öldün diye seni o an dinlemedim ve içeriye de girdim bilesin!
Darılma bana olur mu?
Dediğin gibi de oldu.
İçerde gördüklerime şaştım kaldım.
İçerden çıkabildim ama ben eski ben değilim artık Babacığım.
İyi mi oldu kötü mü onuda şu an bilemiyorum!
Sen yaşasaydın keşke ve sana sarılıp seni öpseydim!
Ama Sen yerinde rahat ol çünkü ne
Seni ne de sözlerini unuttum.
Hatta hâlâ sözlerini dinliyorum ve dediklerine de çoğu zaman uyuyorum.
Allah senden razı olsun ne güzel Babaydın!
Hiç çözüme ulaşmayan bir yol, dermanı olmayan bir dert yoktu senin hayatın da!
Ama bu arada senin başka bir sözünün de doğru olduğunu öğrendim Babacığım
„bir musibetin bin Nasihatten iyi“, olduğunu.!
Bu söz senin en çok söylediğin sözlerden biri değilmiydi!
F.A.G.
27.11.2016